BİR MADENCİ HİKAYESİ


Ben bir maden işçisiyim. Siz sıcacık yataklarınızda güne uyanır aydınlığa çevirirken yüzünüzü ben karanlığa inerim yerin yedi kat altındadır işim. Güneşi görmeden, havasız toprak altında çalışırım. 900 lira ile 1.200 lira arasında değişir bizim maaşımız.
O maaşı da zamanında alabiliyorsak ne mutlu bize…
Çok bir beklentim yok hayattan, üç çocuğum var biri lise de, biri ortaokulda, bir diğeri de
İlkokulda okuyan… Onları okutabilmek, onların isteklerini karşılamak için çalışırım.
Çalıştığım ocağın olduğu yer küçük bir beldedir, beldeden şehre gitmek bile zordur bizim için aldığım maaşı yetirebilmek için hep idareli hep hesaplı yaşamak zorundayım. Öyle mağazalardan falan alışveriş edemeyiz, çocukların kıyafetlerini pazardan alırız hep…
Dışarıda yemek yemek çok masraflı bizim için… Unu çuvalla alır ekmeğimizi kendimiz yaparız ekmek daha ucuza mal olsun diye…
Televizyonlarda izliyorum, tüketmeyeceğiz diyorlar, tüketmeyelim diye bir kampanya başlatıyorlar.
Gülüyorum hallerine, biz zaten kıt kanaat geçiniyoruz hep hesap yaparak yaşıyoruz neyi tüketmeyeceğiz diye…
Sinema, tiyatro yok yaşadığım belde de, ama 3 katlı bir alışveriş merkezimiz var…
Öyle tatil falanda bilmem, bizim için tatil memleketimize gidip anamızı babamızı ziyaret etmektir.
İşyerinde makamca bizden üstte olanlar hep aşağılar bizi, bağırır çağırır suçlarlar.
Öfkem burnuma gelir bazen bırakmak isterim işi, bırakayım derim bakarım başka iş yok yaşadığım belde de, sonra çocuklarım karım gelir aklıma vazgeçerim katlanmak zorunda kalırım olanlara…
Her gün bugün de ölmedik diye şükrederiz biz arkadaşlarla…
Kaderimizmiş, bize müstehakmış ölüm öyle diyorlar…
Oy verdiğimiz de, verdiğimiz oya kızanda bizi suçluyor.
İyi de güzel kardeşim, bize küçükten beri büyüklerimizi saymamız öğretildi.
Dinimizi, tarihimizi hep yanlış öğrendik.
Mecliste hiç maden işçisi olmadı ki, bizim haklarımızı korusun, bizi de aydınlatsın.
Biz hiç temsil edilmedik ki bu ülkede söz hakkımız bile yoktu.
Ancak grizu patlamasında akıllara geldik, arkadaşlarımız öldüğünde.
Magazin gündemlerinin, televizyon dizilerindeki karakterlerinin konuşulduğu kadar konuşulmadık bu ülke de…
Her grizu patlamasında acımızı paylaştıklarını söylediler, baş sağlığı dilediler, sonra geldikleri yere geri döndüler ve bizi unuttular.
Grizu patlaması dışında kimse gelip halimizi hatırımızı sormadı bize…
Maaşlarımızı alamadığımız birikmiş maaşlarımızı işverene kaptırdığımız çok oldu, gittiğimiz her kapıdan eli boş döndük kimseye duyuramadık sesimizi…
Okuduğumuz okulda hukuk, anayasa dersi yoktu ki haklarımızı öğrenelim. Zaten çok okuyabilsek maden de çalışmazdık, kim ister yerin altında çalışmayı…
Hayatta kalanlarımızın çoğu ciğerlerinden hasta…
Hep kenarda, hep köşede yaşadık şimdi ülkenin olumsuz gidişinin tüm sorumluluğunu bize yüklemeye çalışıyorlar.
Bizim sırtımız yeterince kamburlaştı zaten kömür taşımaktan, ezilmekten, aşağılanmaktan, hor görülmekten kendi yükünüzü de bize taşıttırmayın…
Bir de dönüp kendinize bakın…
Biz nerede hata yaptık diye…
Hep yukarıdan, hep tepeden bakmayın bize birazda siz inin aşağıya anlamaya çalışın bizi…

18.05.2014-Hayal ARAR



Hikaye kurgu olup, gerçek kişi ve kurumlarla ilişkisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.

Yorumlar

  1. Sade bir anlatımdan ziyade süslü cümlelerle yazsaymışsınız daha güzel olurmuş yinede yüreğinize sağlik:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumunuz için teşekkürler Meral hanım...

      Sil
  2. güzel bir blog ve yayın başarılar.dilerim .
    http://bursasevdam.blogspot.com.tr/ beklerim blogcu arkadaşları.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder